İBRAHİM WARDE
Forbes dergisinde yayımlanan listeye göre 2022 yılında Rusya’dan 83 kişi dolar milyarderiydi. Bu sayı, 2021 yılında 177 idi. Oligarklar, geçen yıl içinde servetlerinin ortalama olarak yüzde 27’sini kaybetmiş gibi gözüküyor. (1) Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası, 24 Şubat’ta Batı tarafından uygulanan sert yaptırımlar sonuç veriyor, bunun yükü de savaş sebebiyle zorluk yaşayan Rus ekonomisine biniyor. Öte yandan Forbes’da yer alan tahminlere göre Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği (AB), 25 Rus milyardere uyguladığı yaptırımlara karşın en az 50 milyarder ile ilgili -henüz- hiçbir işlem yapmadı.
1 Mart’ta ABD kongresine seslenen ABD Başkanı Joe Biden, ABD Adalet Bakanlığı’nın “Rus oligarkların suçlarını kovuşturacak özel bir çalışma grubu” kurduğunu açıkladı. Kongrenin sözlerini alkışlarla karşıladığı Biden, Putin’i destekleyen milyarderleri şu şekilde uyardı: “Avrupa’daki müttefiklerimiz gibi biz de yatlarınıza, lüks evlerinize, özel jetlerinize el koyacağız. Gayrimeşru bir şekilde elde ettiğiniz servetlerinizin peşinden geleceğiz.” Ancak Chelsea futbol kulübünün geçen haziran ayına kadar sahibi olan, dünyanın en ünlü oligarkı Roman Abramoviç’in durumunun gösterdiği üzere, yaptırımların uygulamasında zorluklar var. Abramoviç, AB ve Birleşik Krallık’ta yaptırımlara tabi tutuldu ancak ABD’de bir sınırlamayla karşılaşmadı. Hatta ABD’nin kendisine -şimdilik- yaptırım getirmemesini isteyen kişi bizzat Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’di. Bunun sebebi ise Abramoviç’in Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yapıyor olması.
Devasa boyuttaki eşitsizlik
Rusya, İsrail ve Portekiz vatandaşlığı bulunan Abramoviç, her an bir şeylerin değişebileceğinin farkında. Bunu yatlarının hareketlerine bakarak anlayabiliyoruz. Dört tane yatını biliyorduk, bunların arasındaki iki süper yat; Eclipse ve My Solaris, Türkiye’de Marmaris’e demirleyebilmişti. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir taraftan Ukrayna’nın işgalini kınarken bir taraftan da Rus oligarklara yaptırım uygulamayı reddediyor. Abramoviç’in diğer iki yatı ise Karayipler’de Antigua açıklarında bulunuyor. Daha önce varlığı bilinmeyen beşinci bir yat ise Ukrayna’nın işgal edildiği gün gizemli koşullar altında satıldı. (2) Vatandaşlarının, servetlerinin yarısından fazlasının vergi cennetlerinde tuttuğu bir ülkenin vatandaşlarının varlıklarını tespit etmenin ve daha önemlisi dondurmanın veya el koymanın ne kadar zor olduğunu gözlemliyoruz. (3)
Rus oligarklar, servetlerini Sovyetler Birliği’nin enkazları üzerinde, daha spesifik olarak da temelli bir şekilde piyasa ekonomisine ve özel mülkiyete geçişi hedefleyen özelleştirmelerin yaşandığı 1990’larda kazandılar. ABD’li danışmanlar ve Uluslararası Para Fonu (IMF) tavsiyesiyle uygulanan “şok terapisi” parlak sonuçlar vadetmişti (4). Rusya’daki komünist dönemi bitirmesiyle bilinen, dönemin devlet başkanı Boris Yeltsin, yeni sistemin “bir avuç milyoner değil, milyonlarca mal sahibi” yaratacağına söz vermişti ancak bunun tam tersi yaşandı: Halk yoksullukla mücadele ederken, iktidara yakın küçük bir grup, ülkenin zenginliklerini paylaştı. (5) Eşitsizlik, yıkıcı boyutlara ulaştı. Sovyetler Birliği zamanında en varlıklı kişi en fakir kişinin altı katı zenginken, şimdi bu oran 250 bini geçti. (6)
Boris Yeltsin, popülaritesinin düşük olmasına rağmen 1996 seçimlerinde, başlarını Boris Berezovski’nin çektiği ilk oligarkların desteğiyle, yeniden seçildi. Sonraki yıl, dört Rus milyarder Forbes listesine giriş yaptı. 1998 Ruble Krizi’nin ve Moskova’nın dış borçlarına moratoryum uygulamasının ardından, Rus oligarklar çökmüş bir devletin manevi babaları haline geldi. Orwellyen bir mantıkla, kaos ve finansal suçların yükselişi hukuk, reform ve piyasa terimleriyle süslendi. Princeton Üniversitesi’nden Profesör Stephen F. Cohen, Amerikan danışmanların Rusya’nın yeni seçkinleriyle (hükümet, düşünce kuruluşları, akademisyenler vs.) kurduğu ilişkilerin verdiği zararı anlattığı kitabında, dildeki bu yozlaşmanın suları bulandırmaya yaradığını açıklıyor (7). Ülkenin servetini yağmalayan sahtekarlığa “reform” denildi. Mafya sistemine “piyasa”, ekonominin takas sistemine geri dönmesine ve kayıt dışı ekonomiye “para politikası”, para aklama operasyonlarına “banka”, bu bankaların devlete olağandışı şekilde borçlar verip karşılığında kamuya ait mallara sahip olmalarına da “özelleştirme” adları verildi. Bu sırada finans çevrelerinde Rusya “en hızlı gelişen pazar” olarak takdir topladı.
1999 yılında artık hasta olan Yeltsin, az bilinen eski bir KGB çalışanı olan Putin’i veliahttı olarak açıkladı. 2000 yılında iktidara gelen Putin, “oligark sınıfını tasfiye etmeye” söz verdi. İlk işlerinden biri olarak Yeltsin ve ailesi hakkında dokunulmazlık çıkaran yeni devlet başkanı, devletin otoritesini yeniden kurmaya ve iplerin kendi elinde olduğunu göstermeye niyetliydi. Böylece, Moskova yeniden stratejik ve sembolik öneme sahip enerji sektörünün – doğal gaz ve petrol – kontrolünü ele geçirdi. Diğer her sektörde ise Putin, bağımsız davranan oligarkları teker teker kendisine sadık kişilerle değiştirdi. Bu şekilde önemli yerlere gelen kişilere bir kontrat sunuyordu. Oyunun kurallarına uydukları sürece zenginleşmeye devam edebileceklerdi. Kurallar ise basitti: Vergilerinizi ödeyin, Kremlin buyurduğu sürece ulusal ölçekli yatırım projelerini destekleyin (zarar edecek de olsanız), tabii ki siyasete karışmayın ve en önemlisi, başkanı eleştirmeyin. (8) Bunu tercih etmeyenlerin alternatifi sürgüne gitmekti. 2013’te Britanya’da ölen Berezovski gibi…
Putin’in 2003 yılında o zamanlar ülkenin en zengini olan Mihail Hodorkovski ile giriştiği güç gösterisi, diğer oligarklar için bir uyarı niteliğindeydi. Çok fazla güç elde eden ve bağımsız davranan petrol devi, vergi kaçırma, para aklama ve başka suçlarla yargılandı. Televizyonda yayımlanan göstermelik duruşmada, savcılar suçlamaları okurken Hodorkovski bir kafeste sessizce oturuyordu. Bu göstermelik davanın sonunda mallarına el konuldu ve ücra yerlerde bulunan, bir tip hapishane olan ceza kolonilerinde 10 yıl geçirmeye mahkûm edildi. Cezası bittikten sonra iş hayatını bıraktığını açıkladı. Hodorkovski şu anda Londra’da yaşıyor, ancak resmi olarak “yabancı ajan” olarak kabul edildiği ülkesinde yeni kovuşturmaların konusu olmaya devam ediyor.
Yasaların keyfi uygulanması
Putin, aynı zamanda uluslararası iş dünyasına güven vermeye çalışıyor. 2003 yılında Birleşmiş Milletler’e seslenmek üzere New York’ta bulunan Putin, Rusya’nın “normal bir Avrupa ulusunun” değerlerini paylaştığını ve ekonomik liberalizasyon ve vergi indirimi politikasının değişmeyeceğini söyledi. Ancak finansal suç problemi hâlâ çözülmüş değil. Yasalar kağıt üstünde caydırıcı olsa da yasaların uygulanması hem seçici hem de paranın etkisinde. Her seviyeden memur, pastadan kendilerine düşen payı talep ediyor. Birçoklarının sürdüğü yaşam tarzı, resmi maaşlarından başka bir gelir kaynağına işaret ediyor. Rusya parlamentosu Duma’nın 2013 yılında çıkardığı bir genel af ile para aklama, vergi kaçırma ve diğer finansal suçlardan hüküm giyen binlerce kişi hapishanelerden serbest bırakıldı.
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) Nisan 2013’te onlarca gazetenin iş birliğiyle yayımladığı “Offshore Leaks”, küresel ekonomide yasadışı finansın yerini anlamayı mümkün kıldı. Sızdırılan belgeler, dünya çapında 130 bin banka hesabının ayrıntılarını içeriyordu. O zamandan bu yana “İsviçre Sızıntıları – 2015”, “Panama Belgeleri – 2016, “FinCEN Dosyaları – 2020”, “Pandora Belgeleri – 2021” ve en son “İsviçre Sırları – 2022” gibi araştırmalar vergi kaçakçılığına dayanan ve büyük servet transferlerine izin veren gölge finansın farklı yönlerini belgeleriyle ortaya koydu. Finans kuruluşları, hukuk firmaları, paravan şirketler, mali düzenlemeler, sahte kimlikler ve her türlü aracılardan oluşan bu sistemin amacı, paranın kaynağını gizlemek ve parayı gözetlenemez kılmak. Böylece, dünyanın kleptokratları tam bir dokunulmazlıkla ülkelerinin zenginliklerini yağmayabiliyor. Şaşırtıcı olmayacaktır ki, Rusya ve Sovyetler Birliği’nden kopan diğer ülkelerden oligarklar bu sistemde belirgin bir şekilde yer alıyor (7. Sayfadaki kutucuğa bakınız).
Yolsuzluk elbette her zaman vardı ancak yeni teknikler uluslararası ekonomik ilişkileri ciddi anlamda değiştirdi. Finansal küreselleşme çağında kleptokratlar, gayrimeşru ve yasadışı şekilde edindikleri varlıkları anında gizleyebiliyor, paranın kaynağını saklayabiliyor ve yargının yetki alanı dışında kalıyor. Bu sırada da kleptokrat iktidarların ülkeleri yoksullukla boğuşuyor. Sadece birkaç evrak yazılıyor ve devasa meblağlar bambaşka yerlerde, ılımlı iklimlerde beliriyor.
Sadece oligarkların servetlerine odaklanmak, sistemdeki temel bir unsuru görmezden gelmek anlamına gelir. Bu zenginlik transferlerine izin veren suç ortaklıkları ve danışmanlık ağları da incelenmeli. Yolsuzlukla mücadeleye odaklanan sivil toplum kuruluşlarının (STK’ler) emektarı Frank Vogl, gayrimeşru servet transferlerini kolaylaştıran bu ağları ele alan bir kitabında yardımcı aktörlerin de rollerine yer verdi: “Hukuk ve finans danışmanlarından oluşan bir ordu, emlakçılar ve lüks yat satıcıları, elmas ve altın tüccarları, Londra ve New York merkezli muhasebeci ve danışmanlar, yüksek ücretler karşılığında kleptokratların gayrimeşru servetlerini saklamaya teşvik ve yardım eden bütün işler…” (9) En zenginlerin, “milyonlar harcayarak milyarlarını saklamasına” izin veren servet yönetimi endüstrisi, eski Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beliren oligarklarla beraber ciddi bir şekilde gelişti. (10)
Araştırmacı gazeteci Casey Michel, “Amerikan Kleptokrasisi” kitabında ABD’nin de vergi cennetleri olduğunu vurguluyor. Bunlardan birisi de Biden’ın uzun dönem senatörü olduğu ve borsada listelenen şirketlerin yarısından fazlasının bulunduğu Delaware eyaleti. Ülkenin yasaları, bariz katılıklarına rağmen, lobicilerin (mesela gayrimenkul / emlak lobisi) yarattıkları yasal boşluklarla dolu. Hükümetin tekrar tekrar vurguladığı şeffaflık ilkesine karşın bu lobinin çalışmaları neticesinde Rus oligarklar veya diğer zenginler, New York, Miami gibi şehirlerde lüks konutları “tröstler” üzerinden satın alıp kimliklerini gizleyebiliyorlar. (11)
1994’te John Major’ın muhafazakâr hükümetinin yarattığı “altın vizeler”, bir milyon sterlin yatırım yapmaları karşılığında yabancılara İngiliz vatandaşlığı yolunda ilk adım olan oturma izninin verilmesini sağlıyordu (bu uygulama 17 Şubat’ta yürürlükten kaldırıldı). Londra, güvenli bir yer olması ve ekonomisini canlandıran sermayenin kaynağını çok umursamaması itibarıyla oligarkların en çok tercih ettiği başkent oluyor. Londra’nın Knightsbridge ve Mayfair (bu semtler artık “Londongrad” olarak biliniyor) semtlerini gezmeye gelenler, tıpkı Hollywood turlarında olduğu gibi dünyanın kleptokrat ve oligarklarına ait lüks villaları görebiliyor.
Bu “klepto-tur”lardan birini düzenleyen gazeteci Oliver Bullough son kitabında, 1956’daki Suveyş krizi sonrası İngiliz İmparatorluğu’nun çöküşünün önlenemez hale gelmesiyle Londra’nın rolünün uluslararası finansın merkezinden “dünyanın kâhyası”na, yani verimli ve ihtiyatlı bir şekilde her türlü hizmeti veren bir yer haline nasıl dönüştüğünü açıklıyor. (12) Gayrimeşru kazanılmış paranın aklanmasına destek veren hukuk ve finans sektörlerinin yanı sıra, özel koruma, bahçıvan, temizlikçi ve çocuk bakıcıları gibi hizmetler de bu oligark ve kleptokratların istedikleri hayat tarzını yaşamalarını sağlıyor. Diğer “kolaylaştırıcılar”, nakit paraya karşı yeni gelenleri başkentin ekosisteme dahil etme sözü veriyor. Bu noktada oligarklar hayır kuruluşlarına, müzelere ve üniversitelere bağışlar yaparak itibarlarını düzeltebiliyor ve siyasetçilere karşı cömert davranarak onlarla daha yakın ilişkiler kurabiliyor.
Bullough’a göre, İngiliz hükümeti, kendi çıkarlarına paralel bir hoşgörü ile büyük Rus şirketlerinin “İngiliz iş dünyası ile temas yoluyla iyi yönetişim, şeffaflık ve etik ilkelerini öğreneceğini” öngördü.
İngiltere’yi cazip kılan şeylerden biri de hakaret / karalama yasalarının davacıyı korumaya yönelik olması. İtibarlarını geliştirmeyi önemseyen Rus oligarkları, meraklı gazetecilere nasıl kolayca gözdağı verebileceklerini keşfettiler. İki kırmızı çizgileri – servetlerinin kaynağı ve Putin ile ilişkileri – nadiren sorgulandı, bu sayede şaibeli geçmişlerini uzun süre gizleyebildiler.
Rus milyarderlerin İngiltere’ye gelişi, karalama davalarında uzmanlaşan avukatlar için bir nimet oldu. Bu küçük camianın önde gelen figürlerinden ve Carter-Ruck firmasının ortaklarından Nigel Tait, İngiliz araştırmacı gazeteci ve “Putin’in Adamları: KGB Nasıl Rusya’yı Geri Aldı ve Batı’ya Meydan Okudu” kitabının yazarı Catherine Belton’a karşı açılan davada Rus petrol grubu Rosneft’u temsil etti. Tait’in internet sitesi oldukça açıklayıcı: “Müvekkilleri hakkındaki birçok haberin yayımlanmasını çoğunlukla sadece bir telefon konuşması veya mektupla engelledi” (13). Kısacası, oligarkların Kremlin ile bağlarını araştıran gazetecilerin heveslerini kırmak çok da zor olmuyor. Ukrayna’nın işgalinin ardından, Muhafazakâr Parti’den Robert Seely ayı keşfetmiş gibiydi: “Bunun olmasına nasıl izin verdik? Özgür bir medya, kleptokratlara ve suçlulara gözdağı vermeli. Nasıl olur da bizim toplumumuzda, özgür bir toplumda, kleptokratlar ve suçlular bağımsız medyayı tehdit edebiliyor?”
2014’te Kırım’ın ilhakının ardından Rusya’ya karşı başlayan ilk yaptırımlarla beraber bu bağlantılar daha da netlik kazandı. Donald Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle birlikte Rusya’nın Batı demokrasilerine müdahaleleri görmezden gelinemez dereceye vardı. Dolayısıyla oligarkların servetlerinin kaynaklarından çok Kremlin’le olan yakınlıkları asıl soru haline geldi. 20 Temmuz 2020’de, Britanya parlamentosunun güvenlik ve istihbarattan sorumlu komitesi Rusya hakkında detaylı bir rapor yayımladı. Raporda şu ifade yer alıyor: “Birleşik Krallık’taki Rusya etkisi artık ‘yeni normal’. Putin ile çok yakın bağları olan birçok Rus, İngiliz iş ve sosyal seçkinleri arasında yer alıyor ve paraları sayesinde kabul görüyorlar. Şu saatten sonra tek önceliğimiz zararı asgari düzeyde tutmak.” (14)
‘Annelerini satmaya hazırlar…’
Moskova’nın bakış açısından ise oligarklardan Batı’nın tarafına geçmeleri, ihanet etmeleri konusunda her daim şüphelenilir. Ukrayna’daki savaş, bu şüpheleri arşa çıkardı. Putin, 16 Mart’ta “Miami’de veya Fransız Rivierası’nda villası bulunanlar ve kaz ciğeri ile istiridyesiz yapamayanları” saflarında “beşinci kol” faaliyeti sürdürmekle suçladı: “Özleri gereği, zihniyetleri gereği, bu insanlar orada, halklarıyla değil, Rusya ile değil. Onlar için bu, daha yüksek bir kasta ait olduklarının bir işareti. Bu kastın eşiğinde oturma hakkı için annelerini satmaya hazırlar. Onlar gibi olmak istiyorlar (…) ama bu üst kastın ülkemize azami zarar vermek için onları tek kullanımlık bir mendil gibi kullandığını anlamıyorlar.”
Yaptırımlar, genellikle Putin’in çevresindekilere darbe vurarak Putin’in kararlarını etkilemenin bir yolu olarak sunuluyor. Ancak, Batı’da lobicilik üzerinden veya Güney’de zayıf devletlerde olanın aksine, Rusya’da büyük servet sahiplerinin hükümet üzerindeki etkisi oldukça az. Batı, kimlere yaptırım uygulayacağını seçerken de farklı kriterler kullanabiliyor. Örneğin, Rusya’nın ilk çevrimiçi bankasını kuran, kendini yetiştirmiş biri olan Oleg Tinkov, Putin ile hiç görüşmedi ve Ukrayna ile savaşı sosyal medya hesapları üzerinden kınadı. Buna rağmen, kendisi İngiltere Maliye Bakanlığı’nın yaptırım listesinde. Londra için fazla Rus olan Tinkov, Moskova tarafından da istenmeyen kişi muamelesi görüyor. Tinkov, bankası kamulaştırmakla tehdit edilince hisselerini metal devi Vladimir Potanin’e “üç-beş kuruşa” sattı.
Forbes’un Rusya’nın en zengini olarak listelediği Potanin’in Putin ile yakınlığı biliniyor. Kendisi başkan ile buz hokeyi oynuyor, aynı zamanda Putin’in kişisel olarak çok ilgilendiği 2014 Soçi Kış Olimpiyatları’na büyük bir yatırımda bulundu. Ancak kendisi yarı iletkenlerin üretimi için gerekli olan palladium elementinin toplam rezervlerinin yüzde 40’ını kontrol eden bir şirketi yönetiyor. Bunun uluslararası ticaretteki stratejik önemi Washington ve Brüksel’in neden kendisine karşı henüz bir aksiyon almadığını açıklıyor. Özellikle Londra kendisini 29 Haziran tarihinde kara listeye aldığından beri Potanin de söz konusu dokunulmazlığının geçici olduğunun farkında. Dolayısıyla mal varlığının ülkesine transferini Kremlin ile koordineli olarak sağlamaya çalışan Potanin, Rusya pazarından çekilen Fransız bankası Société Générale’in Sberbank’taki hisselerini geçen aylarda satın aldı.
Devir, taraf seçmeyi gerektiriyor. Temmuz 2020’de Britanya Parlamentosu komisyonunun “Rus istihbaratının İngiltere’de etkili olmaya başladığından endişe duyduğu” yönündeki raporu yayımlamasından birkaç hafta sonra, ultra zengin Evgueni Lebedev’in Boris Johnson’ın önerisi üzerine Britanya Lordlar Kamarası’na gireceği öğrenildi. Babası, bankacı ve eski KGB ajanı olan Alexander Lebedev, çoktandır Londra sosyetesine girmeye çalışıp başarısız oluyordu. Yeni bir strateji izlemeye karar verdi: Yaptırımların hedefi olmalarına rağmen Batılı ortaklarının iş birliğiyle milyarlarca dolarlarını Rusya’dan çıkaran oligarkları sorguya çekmek. Bu değişiklik, oğlunun köklü İngiliz kurumunun atamalar komitesi tarafından “milli güvenlik tehlikesi” olarak değerlendirileceği anlamına mı geliyor? Alexander Lebedov, aynı zamanda The Independent ve Boris Johnson’u destekleyen aşırı muhafazakâr Evening Standard gazetelerinin de bağlı olduğu bir medya grubunun patronu. Eski başbakan da bu sebeple kararlılığını korudu. 19 Kasım 2020’de, Evgueni Lordlar kamarasında yeni unvanıyla yerini aldı: Hampton ve Sibirya Baron’u Lebedev.
PEKİ YA UKRAYNA?
Terimi yalnızca Rusya ile ilişkilendirerek Sovyetler Birliği’nden çıkan diğer cumhuriyetlerin kendi oligarklarının olduğunu unutuyoruz. Gürcistan, Moldova, Kazakistan, Azerbaycan ve tabii ki Ukrayna’da da Rusya’da olduğu gibi 1990’lardaki özelleştirmeler sırasında aniden ve şaibeli bir şekilde zenginleşen milyarderler olduğunu biliyoruz.
Vladimir Putin’in iktidara gelmesinden sonra siyasete direkt olarak etki edemeyen Rus oligarkların aksine, Ukrayna’daki aşırı zenginler her zaman iktidarın merkezinde yer aldılar. Ya doğrudan en yüksek makamlara geldiler ya en yüksek makamdakileri kendilerine bağladılar ya da ana akım medyayı kontrol ettiler. 2014’te, yüz protestocu ile yirmi polis memurunun ölümü ile sonuçlanan “Turuncu Devrim”in ertesinde, bütünüyle yozlaşmış siyasi sitemi yeniden kurmak için en iyi aday bir oligark gibi görünüyordu. Çikolata devi Petro Poroshenko seçimlerin ilk turunda yüzde 54.7 ile başkan seçildi. Poroshenko’nun, başkanlık gücünü kişisel servetini artırmak için kullanmayacak kadar zengin olduğu düşünüldü.
Ama şu var ki kötü alışkanlıklar zor kayboluyor… Yolsuzluğun daha da artması sonucunda, Ukrayna halkı 2019 seçimlerinde siyasete yeni giren, aktör ve komedyen Volodymyr Zelensky’e döndü. Dönemin devlet başkanı Poroshenko’nun oyların yüzde 24’ünü aldığı seçimlerde, Zelenskiy oyların yüzde 73’ünü alarak yeni devlet başkanı seçildi. Destekçileri, oligarkların iktidarını devirmeyi vaat eden Zelenskiy’i bir kurtarıcı olarak görürken muhalifleri onu oligarklardan birinin, Ihor Kolomoisky’nin kuklası olarak tanımlıyor.
Eylül 2021’de Ukrayna Parlamentosu Rada “antioligarklar” yasasını kabul etti. Başkan, iki ay sonra yasayı imzaladı. Bu metin, oligarkları dört kriter üzerinden tanımladı: Ana akım medyada etkili olmak, monopol olarak çalışan bir şirkete sahip olmak, siyasi yaşantının içinde olmak, 77 milyon Avro’yu aşan bir servete sahip olmak… Bu kriterleri karşılayan kişilerden tüm mal varlıklarını kamuya açıklamaları istenecek ve siyasi partileri finanse etmeleri, üst düzey yetkililerle özel olarak görüşmeleri ve özelleştirme ihalelerine katılmaları yasaklanacaktı.
21 Aralık 2021’de Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) yayımladığı “Pandora Belgeleri”, durumun vahametini ortaya koyuyordu: 38 Ukraynalı siyasetçinin vergi cennetlerinde banka hesapları olduğu ortaya çıktı ki bu bir rekor.
Sızdırılan belgeler, ayrıca Zelensky ve eğlence endüstrisindeki ortaklarının (özellikle uzun süredir iş arkadaşı olan ve şimdi de başkanın danışmanlığını yapan Serhi Chefir) Britanya Virjin Adaları, Kıbrıs ve Belize’ye kayıtlı şirketleri olduğunu gösterdi. Bu kişilerden birinin Londra’nın merkezinde gayrimenkul alımları yaptığı ortaya çıktı. Zelenskiy’nin basın sözcüsü, bu olayların ardından zaman kaybetmeden yaptığı açıklamada, yurtdışındaki bu mal varlığı ağının 2012’de, Zelenskiy ve iş arkadaşlarının kazançlarını Viktor Yanukovych’in Rus yanlısı hükümetinden “korumak” için yaratıldığını belirtti.
YAZAR: Tufts Üniversitesi (ABD), Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu’nda Doçent Öğretim Üyesi
ÇEVİRİ: ALP AKİŞ
(1) David Dawkins, “Here’s how big a hit Russia’s billionaires have taken in the past year”, Forbes, New York, 5 Nisan 2022, www.forbes.com
(2) “Abramovich-linked yacht in Netherlands changed hands on day of Ukraine invasion”, The Guardian, Londra, 8 Nisan 2022.
(3) Gabriel Zucman, Ülkelerin saklı servetleri. Vergi cennetleri üzerine araştırma, Seuil, Paris, 2010.
(4) Bkz. “Liberal devrimi eyleyenler”, Le Monde diplomatique, Mayıs 1992.
(5) Mark Hollingsworth ve Stewart Lansley, Londongrad: From Russia with Cash, the Inside Story of the Oligarchs, Fourth Estate Limited, Londra, 2010.
(6) Bill Browder, Red Notice: A True Story of High Finance, Murder, and One’s Man Fight for Justice, Simon and Schuster, New York, 2015.
(7) Stephen F. Cohen, Failed Crusade: America and the Tragedy of Post-Communist Russia, W.W. Norton & company, New York, 2001. Bkz. David McClintick, “How Harvard lost Russia”, Institutional Investor, 13 Ocak 2006, www.institutionalinvestor.com
(8) Catherine Belton, Putin’s People: How the KGB Took Back Russia and Then Took on the West, Farrar, Straus and Giroux, New York, 2020.
(9) Frank Vogl, The Enablers: How the West Supports Kleptocrats and Corruption-Endangering Our Democracy, Rowman and Littlefield, Londra, 2022.
(10) Chuck Collins, The Wealth Hoarders : How Billionaires Pay Millions to Hide Trillions, Polity, Cambridge, 2021.
(11) Casey Michel, American Oligarchs: How the US Created with World’s Greatest Money Laundering Scheme in History, St. Martin’s Press, New York, 2022.
(12) Oliver Bullough, Butler to the World: How Britain Became the Servant of Tycoons, Tax Dodgers, Kleptocrats and Criminals, Profile, Londra, 2022.
(13) www.carter-ruck.com
(14) https://isc.independent.gov.uk